top of page

Nocturne in E-flat major, Op. 9, No. 2

  • Alara Işın Kaya
  • 3 Eyl 2020
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 9 Haz 2023

Tavsiye Edilen Müzik: Nocturne in E-Flat Major, Op. 9, No.2 Frederic Chopin, Joshua Bell, Peter Dugan


Biliyorum, inan bana biliyorum. Bu acı, bu çökmüşlük çok tanıdık bana. Evet yine yıktım kendine olan güvenimi biliyorum. İnsanların sana olan güvenini. Artık öyle bir alışagelmişlik ki bu pişmanlığı su gibi içiyorum. Bir klasik vals parçası dinlerken kalbim hızlanıyor şimdi. Gözlerim doluyor, ellerim titriyor. Anlamazsınız, siz anlamazsınız yalnızlığı. Bu öyle bir şey ki, öyle bir şey ki şimdi bu beni duymak hissetmek için bir Perşembe akşamı, pencerenin önünde akşam trafiğinin sesleri camları tırmalarken düşünmen lazım. Öyle metroda, bankta anlayamazsın beni. Çevrende arkadaşların kahkahalar atarken, koşuştururken anlayamazsın. Umarım da anlamazsın. Koparmayacağım bir bardakta fırtına. Sen de duymayacaksın sesimi. Haydi bu aceleci şehrin kollarında kaybolalım. Tanımayın beni, lütfen tanımayın. Müzikler, isimler, yaşanmışlıklar değişir ama hikayeler hep aynıdır. Bazı ruhların hikayeleri tozlu raflarda tarih olurken, bazısı melekler tarafından sayıklanır. Tutun şimdi ellerimden, tutmazsanız kayıp giderim dünyanızdan. Ben size söyleyemem, söylesem de siz tanımazsınız bu yaşlı ruhu. Varlığı bir hayal kadar hafif, sözleri çığdan daha ağır bir kadınım ben. Öyle bir çığ ki bu dengi olanla karşılaşmayan herkes altında kalır. Eğer yüreğinizle iyiliği kucaklamışsanız, o ebedi merhamet varsa içinizde insanlar sizi iyi bilmez. Konuşman gerekir insanım, bağıra çağıra anlatman gerekir. Sesini çıkaramayan her insan için, cesaretin o ihtişamlı varlığı tarafından kuşatılmamış ruhlar için konuşmalısın. Güçlü bir insan güçsüz bir insanı suçlar, güçsüz insan kendisinden daha güçsüzünü, çığ büyür ve altında çocuklar kalır. Döngü burada bitmez insan. Dayak atan adamın eli iyileşir, haksız yere dövülen çocuğun ruhu asla. Ben bunu bilirim, bilirim insanlar. Ben size akıl veremem. Kimim ki ben? Sahi kimim? Kim olduğumu söyleyemem ama açıklayabilirim. Açıklarım belki, belki… Karlarla kaplanmış bembeyaz bir dünya, uçsuz bucaksız yokluk… Çok uzun, çok uzun yıllar önce bir bebek ile hayat buldum. Gözleri kara, ruhu aydınlık bir bebek. Hiç tutamadım, hiç dokunamadım ama o bana dokundu. Minik elleri ile, şefkati ile besledi beni. Ben de bırakamadım yıllarca izledim onu. Kuşlar uçar gider, yapraklar yeşerir ve dökülür, insanlar düşe kalka öğrenir. Yıllarca düşüşlerini izledim, ağlamalarını, feryatlarını duydum. Yüreğime bu masum canlanın her göz yaşında ateş düşüyor yakıp kavuruyordu. Ama tutamadım elinden. Tutsaydım, evet o zaman elini tutsaydım anlamazdı. Düşenin halinden düşmeyen hiç kimse anlayamazdı. Yürümeyi öğrendi ama bu sefer onu iten, içi leş dolu insanlar ile karşılaştı. Yapmayın diyemedim, sesim çıksaydı derdim ama diyemedim. Pişmanlık serptim bu insanların ruhuna. Kötülüklerinden kendileri arınsınlar istedim. İstedim çünkü biliyordum, bu yaptıkları kendi başlarına çığ olarak düşecekti. Uyardım. Temiz ruhların peşini bırakmaları için uyardım. Ben kötü değilim. Acımasız asla. Ama siz insanlar… Söylediklerinizin, kelimelerinizin gücünü bilseydiniz siz de benim gibi hiç konuşmazdınız. Etrafa saçtığınızın zehirlerin yayılışını izleyebilseydiniz… Düşünmeden hareket etmezdiniz. Ve kulağınızı kapatsaydınız şunu diyenlere ‘’Pişmanlıktan ölünseydi…’’ Pişmanlıktan ölünür. Yaralayan ruh, öyle bir yaralanır ki… Sessizliğe kulak verin, bir yerlerde bir şeyler olmaktadır. Bir ayna kırılmakta, bir kedi mum ile oynamakta, bir kız ise bunları okumaktadır. İnsan, başkalarına acımayan ruh en acınılası olandır. Yakan küçülür, yanan büyür. Kuşların gücü kanatlarında, ceylanların bacaklarında, iyi insanın ise inanç ve merhametindedir. Gördüm, kendi gözlerimle gördüm diyorum size! En büyük suçluları affedenlerin daha suçlu olduğunu gördüm! Fare bir kediyi kurtarmak istemez. Balık bir martıya yaklaşmanın ölüm olduğunu bilir. Ah insan… Ah güzel kızım, kaç defa şahit oldum düşmanını kucakladığına. Kaç defa gördüm birçoğu giderken -kim bilir neden- senin kaldığını. O insanlar kendilerini kurtarırken, kötülüğün elle tutulur haline inandığını ben gördüm. Anladım, anladım ki ben seni koruyamam. Anladım ki sen bunları bilerek çıktın yoluna. Çevrendeki insanların sana korkak diye bağırdığını gördüm. Ve gördüm ki o insanlar bilmiyordu. Ördükleri duvarların üstünden inceledim onları senin için, duvarlarının arkası boştu. Saklayanların gösterecek bir şeyi yoktur demek istedim, diyemedim. Diyemedim ama elini tuttum. Sen hissetmedin, sabretmeni sağladım. O insanlara anlatmadım içindeki mücevheri. Anlatmadım çünkü anlamazlardı. Yürekli bir kuş, pekala da en vahşi kedilerin üstesinden gelirdi. Korkulara kapılmadan, alıkonulmadan savaş verişini gururla izledim. İşte tam o zamanlardı. Beni gördün. Rüyanda gördün. Şaşakaldım. Okuduğun bir kitapta rast gelmiştim seninle, ardından bir deniz kenarında, bir iskelenin üzerinde sonbahar günü… Görünür bir nedenin yokken gözlerin dolmuştu mutluluktan, sanki uzaktan izliyordun kendini. Benim gibi mi..? Benim gibi sevebilir miydin kendini? İlk aşklar gibi, annenin bebeğini ve tanrının meleğini sevdiği gibi sevebilir miydin kendini? Birkaç sene öncesiydi, daha dün gibi. Korktuğun ama korkak olmadığın, yalan söylediğin ama yalancı olmadığın, kendine ait olmayan topraklara girip kaybolduğun, sevdiklerini incittiğin, elle tutulmayan gözle görülmeyen acılar çektiğin… İlk defa tuttum elini, ilk defa başardım. Nasıl istemişsem, nasıl arzu etmişsem anlamanı… başardım. Belki de çok büyük bir yük verdim sana, belki başına bela açtım. Geçen senelerimizde karşılaştığın her insana gülümsediğinde anlamıştım ki bu dünyada insan kendine benzemeyeni sevmeyecekti. Ve ben sana ruhumun bu parçasını emanet ederek seni ayırmıştım. Benim insanım. Benim merhametle dolu, güzel, günahkar insanım. Bilmez misin ki en aziz ruhlar hata yapmayarak değil, her hatasında tekrar tekrar deneyerek yetişir. Doğuştan kusursuz insan yoktur, bir ruhu yüce yapan her şeyin bir döngüde ilerlediğini düşünmesine rağmen devam etmesidir. (Döngüde olmak hareketsiz olmak değildir. Kasırgalar dönerek ilerler. Bunu anlamış insan sayısı benim fark ettiğimden fazla değildir.) Kaybedeceğini bilse bile savaşmasıdır. Nefret edeceğini bilse de sevmesidir. Afsız hataları affedilebilir kılan yürektir. Papatyalar eğer aşk için değil nefret için koparılsalardı küserlerdi bilmez misin? Korkusuz insanları korkusuz yapan korkuları ve güçlü insanı yeri doldurulamaz yapan merhametidir. Kendine benim için sarıldığın geceler için teşekkür ederim küçük kız. Hata işlemene göz yumduğum yalnız kaldığın anlar için de göz yaşlarımı bağışlıyorum sana. Üzülmene izin veriyorum; üzül çünkü eğer herkes senin kadar üzülseydi, üzemezdi. Tereddüt et çünkü yeteneklerin seni kandırırsa kaybedersin. Ama ben izin vermem, düştüğün yerden seni kaldırmak için rüyanda bile yanında beklerim. Pes edersin diye gidemem uzaklara. Ama bilirim ki en karanlık gecen bile bitecek ve sen etrafa nefret saçan insanların inadına seveceksin. Ruhu bulutlar, gökler kadar özgür olan sen düşlerinde yaşayacak, insanların ‘’deli’’ demesine aldırmayacaksın. Sezgin ben iken, Tanrının alfabesini bilecek; ışığın, benim yolumdan ilerleyeceksin. Zaman geçip yüce ruhumu sana teslim ettikçe ışığım gözlerine düşecek, kanıtlamana gerek kalmadan parlayacaksın. Ve o gün, kanatlarımı çırparak uzaklaşacağım.


Son Yazılar

Hepsini Gör
Delirten Notalar ve Tanrısızlık

Tavsiye Edilen Müzik: Dismantle, Peter Sandberg Sanatçılar neden delirip ölmeyi seçiyor anlamaya başlıyorum. Öyle tatlı bir delirmek ki...

 
 
 
Kaktüslerin Ağzından

Tavsiye Edilen Müzik: Van Gogh, Pedro Meirelles Özür diliyorum kendimden, özür diliyorum susamadığım için. İçime atamadığım, hep gürleyip...

 
 
 

Yorumlar


FOLLOW ME

  • Instagram Sosyal Simge

© 2002 proudly made in Turkey

bottom of page